Beş Adımda Yeni Başlayanlar İçin “Selçuklu” Demeden  Selçuklu Tarih Yazımı

17 Ekim 2020

 

Yazının başlığını okuyunca şaşırmayınız. İnsan istedi mi aya bile ayak basıyor. Selçuklu kelimesini kullanmadan Selçuklu tarihi ve sanatını yazmak niye imkansız olsun ki.  Son on yılda artışa geçen uluslararası  literatür bize bunun nasıl mümkün olabileceğini çok farklı şekillerde göstermekte. İşi öyle noktaya getiren çalışmalar var ki, kendinizi Alice Harikalar Diyarı’ndaki  Şapkacı’nın  o çılgın çay partisinde gibi hissediyorsunuz.  Masada Selçuklu çalışmalarını hakkıyla yapanları  arıyorsunuz, ama görmek ne mümkün.

Tavşan ile Alice diyaloğunu hatırlayalım. Ne demişti Mart Tavşanı cesaretlendirici ses tonuyla:  “Biraz şarap alın”. Alice masanın her bir yanına bakmış ve masada çaydan başka hiçbir şey olmadığını gördükten sonra  “Ortada şarap göremiyorum” demişti. Mart Tavşanı’nın o  efsanevi  cevabı şu olmuştu: “Yok zaten.”

Şapkacı’nın  zaman algısı ile ilgili anlatısını da es geçmeyelim.  Bir kişi olarak gördüğü zamanı  şöyle anlatır: “O tutulup vurulmaya gelmez. Yani, Zaman ile iyi ilişkiler kurarsan,  saat senin istediğin hemen her şeyi yapar. Örneğin, var say ki, saat sabahın dokuzu, tam derse başlama zamanı: Zamanın kulağına sadece fısıldaman yeter, saat  bir çırpıda ilerleyiverir! Bir bakmışsın, bir buçuk öğle yemeği zamanı.” Ve şu  eklemeyi yapar : “ İlk anda değil belki, fakat saati dilediğin kadar  buçukta tutabilirsin.”

Selçuklu kelimesinin kullanılmadığı  çalışmalardaki  durum gerçekten   ironik.  Ve bunun eleştirisi  ancak durumun ironisini aşan bir ironi ile olabilir. Ne de olsa en etkilisi Nasreddin Hoca’nın üslubudur.  O nedenle Selçuklu demeden tarih araştırmalarını yazanların tavrından yola çıkarak  yoğun ironi içerikli bir rehber yazmaya karar verdim. Kendi adıma  öğrendiğim şey şu oldu:   Selçuklu dememek gerçekten zorlayıcı bir iş imiş.

Adım 1- Coğrafya Kaderdir:   Selçuklular gibi 8 milyon km2 alana yayılmış bir medeniyeti coğrafya merkezli incelemek en yaratıcı  çözümdür.  Büyük Selçuklu  için İran ve Horasan kelimelerini kullanın. Fırat’ın Doğusu, Dicle’nin Batısı  gibi güncel nitelendirmelerin de faydalı olacağını  belirtmeliyim.  Nişabur, Rey ya da  Bağdat gibi önemli şehirlerin isimlerini de zikrederek çalışmanıza devam edebilirsiniz. Böylece  şehir ölçeğindeki etkinliklerin bölge ile ilişkisini atlamamış,  resmin bütününü gören araştırmacı intibasını da pekiştirmiş olursunuz. Bu arada  Horasan’ı İran coğrafyası  gibi algılayın ama bunu  ifade etmeyin. Sanki herkes öyle kabul ediyormuş gibi davranın. Bunun tartışmaya açılması bile tuhaf olur havasında devam edin.

Adım 2- Zaman İzafidir: Selçuklular gibi 1000’li yılların başında tarih sahnesine çıkan 13. yüzyıl  sonlarına kadar  Anadolu’da varlığını  sürdüren bir medeniyet  için elinizde uzun bir zaman aralığı olduğunu unutmayın. Zamanı coğrafya ile birlikte kullanmanız eşsiz fırsatlar sunacaktır.  Bir minai ya da lüster seramik eserin incelikli üretimini anlatırken 12. yüzyıl İran yapımı diyebilirsiniz. Bu cümlenize isterseniz bölgesel etkileri vurgulamak adına  Kağşan ya da Rey  gibi şehir eklemesi de yapabilirsiniz. Böylece  “Selçuklu” kelimesini kullanmadan çalışmanızı rahatlıkla tamamlayabilirsiniz.

Adım 3- Moğollar  Milattır: Moğollardan Önce (M.Ö.) ya da Moğollardan Sonra (M.S.) ifadeleri en büyük kurtarıcınız  olacaktır. Yukarıda söz edilen diğer  iki adımı da kullanarak Moğol öncesi 12. yüzyıl İran  nitelendirmesi  ile çalışmanızı baştan sona tek bir Selçuklu  kelimesi kulanmadan yazabilirsiniz. Pre-Moğul diyerek ifadenizi daha çarpıcı hale getirebilirsiniz. Anadolu söz konusu ise Moğollardan sonra şeklinde ifadeyi tercih etmeniz gerekir. Moğol vurgusu  ile hem Selçukluları  yok saymış hem de Moğollardan daha az yetkin oldukları şeklinde kanaati pekiştirmiş olursunuz. Değişim ve dönüşümün Selçuklular ile değil milat olarak Moğollarla başladığı algısı sizden sonraki çalışmalara da fayda sağlayacaktır. Literatürün birikim olduğunu ve bir kavramın ne kadar  çok ifade edilirse  o kadar  pekişeceğini unutmayın.

Adım 4- Kültürel Etkileşim Kaçınılmazdır: Kültür sürekli  değişkenlik arz eder ama siz  durağan ve homojen gibi algılayarak analizlerinizi yapmaya özen gösterin.  En büyük uyarı bu konuda olacak.  Anadolu, İran  ya da Horasan  olsun,  bu coğrafyaları  homojen tek bir kültüre sahip gibi kabul etmez iseniz  İran coğrafyasında uzun zamandan beri yaşayan ya da Doğu Roma ile komşu Türk kültürleri gerçeği ile yüz yüze kalırsınız. İkinci bir uyarı olarak,  kültürel etkileşimin dinamik bir yapısı  olduğuna değinmeyin. Yoksa  Selçukluların etkisi olabilecek güçte kültürel geçmişe ve birikime sahip olduğundan söz etmek zorunda kalırsınız. Ki bu da Selçuklu kelimesini kullanmanız anlamına gelir.  İranı  ya da Bizansı daimi etkileyen, Selçukluları da daimi etkilenen gibi sunarak analizlerinizi yazınız. Bu ancak,  Selçukluların toplumsal yapısının göçer, yarı-yerleşik ve yerleşik şeklinde değil sadece göçerlerden oluştuğunu ifade ederseniz mümkündür.  Bozkır göçebe  savaş beyleri ya da konar  göçer  Oğuz gibi ifadeleri kullanırsanız  Selçuklu demeden  bunu başarabilirsiniz.  

Adım 5-  Sanat Sanatçının İşidir: Selçuklu  döneminde yapılmış sanat eserleri ve inşa edilmiş yapılarda yer  alan kitabelerde sanatçı ve mimar isimleri yer alır. Çoğu zaman imzalarında geldikleri bölgeleri de belirtmektedirler. Bu açıdan eserleri anlatırken eseri ortaya  çıkaranların sanatçı ve mimarlar olduğu üzerine odaklanmalısınız. Selçukluların iyi birer sanat  hamisi oldukları,  seçimlerini tabiyete göre değil işinde ehil olana göre yaptıkları şeklindeki gerçekliğin bağını kopartmalısınız. Örneğin 12. yüzyılda İranlı ustaların etkinliğinde İsfahanlı usta olarak ya da 13. yüzyılda  Bizans etkisini  Rum kökenli mimarın yapısında şeklinde cümleler kurabilirsiniz.

Müze-Sergilerdeki Yöntemler İçin Genel Bir Ekleme : Hazırlayacağınız katalog ya da eser açıklamalarında da bu beş adımı  kullanabilirsiniz. Selçuklu  eserlerini coğrafya ve zamana  göre gruplandırdığınızı söylemeniz yeterli olacaktır. Selçuklu eserlerinde bu yöntemi  kullanırken diğer kültürler için böyle bir ayrıma gitmediğiniz fark edilmeyecektir.  Bir eleştiri gelirse de, hemen hemen tüm dünya müzeleri aynı şekilde tavır sergilediği için,  genel kabul bu yönde olduğunu ifade etmeniz  yeterlidir.  Eserin  Selçuklu üretimi olduğu gerçeğini sergi konseptine uymuyor ise, eserin yapım yılı için verdiğiniz tarihlendirmeyi  yüzyıl aralığında tutmak en iyi çözümdür. Selçukluların siyasi etkinliklerinin  başlangıcı için tam bir tarih verilemezken, bitiş tarihi kesindir.  Yüzyıl genellemesi ile ilk başlarda ortaya koydukları   bir eseri onlardan önce üretilmiş gibi gösterebilir; 30 yıl eklemesi ile  Sultan Sencer zamanında üretilmiş bir eseri de  kendilerinden sonra bölgede etkin olan  Moğol üretimi gibi algılatabilirsiniz. Selçuklu  lüster seramiği ile ilgili  katalog açıklamasına “12-13.yüzyıl Kağşan- İran” yazarak  araştırmacılara eşsiz bir fırsat sunmuş olursunuz. Böylece çalışmalarda  13. yüzyılda  Selçukluların İran’da siyasi etkinlikleri olmadığı sorgulaması yapılabilir;  bu ve benzeri eserler Selçuklu olmaktan çıkarılıp  13. yüzyıl Moğol üretimi haline getirilebilir.   Kültür etkisini sıfırlamak açısından  Ortaçağ İslam diyerek de Selçuklu eserlerini gruplandırabilirsiniz. Unutmayın ki  ünlü bir müzenin kataloğunda ya da eser açıklamasında  yanlış yapıldığının  ifade edilmesi oldukça zordur.  Müze ziyaretçilerinden hangi müze kaç tane eleştiri içerikli geri dönüş almıştır.  Ya da kaç akademik çalışmada bu durum dile  getirilmiştir. Faaliyetlerinizdeki keyfiyetiniz için  imkanlarınızı   değerlendirmeniz gerekir.

 İroniden gerçekliğe geçiş yapalım. Ne yazık ki  bu beş adım şaka değil.   Ve hiç yanlış ifade kullanmadan geçmişte yaşananları  yanlış ifade eden bu çalışmaları  eleştirmek oldukça zor. Neye, nasıl  itiraz edilebilirsiniz?   Gerçek olana işaret etmese de kullanılan ifadeler  ne yanlış ne de yalandır.

“Kuzgun niye yazı masasına benzer?” bilmecesine Alice’in “Sanırım bunun cevabını tahmin edebilirim” demesi ardından  Mart Tavşanı “Buna yanıt verebileceğini mi düşünüyorsun” diye sorar. Ardından konuşmalar şu şekilde devam etmiştir.

 

Alice:  Tam üstüne bastın

Mart Tavşanı: O zaman ne demek istediğini söyle.

Alice: Söylüyorum zaten. En azından söylemeye çalıştığım şeyi söylüyorum- ikisi de aynı değil mi zaten?

Şapkacı: Hiç de değil? O zaman şunlar da aynı anlama gelirdi: ‘Yediğimi görüyorum demek’, ‘gördüğümü yiyorum’ demekle aynı şey !

Mart Tavşanı: Ya da şöyle diyebilirsin. ‘Sahip olduğum  her şeyi severim’ ile ‘sevdiğim her şeye sahibim’

Fındıkfaresi:  Şöyle de diyebilirsin. ‘Uyuduğum zaman nefes alırım’ demek  ‘nefes aldığım zaman uyurum’ demekle aynı şey.

Sürekli uyuyan Fındıkfaresi tekrar uykusuna dönünce Şapkacı şu tespitini paylaşır : İşte bu senin için geçerli bir şey.

 

Tam olarak ne demek istediğimi söyliyeyim. Selçuklu araştırmalarındaki o çılgın çay partisi havası pek bitecek gibi durmuyor. Davet edilmediğimiz kesin ama  beklemenin anlamı  yok.  Alice gibi gidip masaya oturmayı teklif ediyorum.  Konferanslarda sessizce oturmayı  bırakmalı, yayınların eleştirilerini  hiç çekinmeden yapmalıyız.  

Büyük Selçuklu yerine “12. yüzyıl Moğol öncesi İran” ifadesini kullanan bir  araştırmacı ile karşılaşırsak şunu sormalıyız : “Böyle bir tarih yazımı yönteminin kapısı açılıyor ise,  tek kelime Doğu Roma’dan söz edilmeden 10. yüzyıl Selçuklu öncesi Anadolu ya da   Habsburg  demeden 15. yüzyıl Osmanlı öncesi Avrupa  diyerek  de bir tarih araştırması  kaleme alınabilir mi?  Bu tarz ifadelerin yer aldığı  bir çalışma  yurtdışında seçkin  yayınevleri tarafından basılabilir ya da  dergi editörünün ilk  okumasından geçebilir mi?”

Selçuklular için olabilen başka coğrafya ya da kültür için olmuyor ise, o  Selçuklu için de olabilir değildir.

 

 

 

 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 524 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.