Modernleşme tarihimizi, edebiyat, kültür ve sanat ekseninde özetlemek mümkündür. Meşrutiyet döneminde kültürel olarak yönümüzü tamamen Batı’ya çevirdik. Bu süreçte doğal kültürel değişim yaşandı; Şinasi Fransız şiirinden örnekler tercüme etti… Böylece Batı tarzı edebiyat oluşmaya başladı. Tiyatro, hikâye, fıkra yazarlığı gibi yeni türler de hayatımıza geldi. Realist, toplumcu ve estetikçi şiir ve sanat anlayışı öne çıkartıldı. Bu doğal seyirde bir kültürel dönüşümdü… Bu dönemde, samimi, değişerek varolma mücadelesi veren münevverlerin yanında özel proje niteliğinde edilgen münevverler de vardı. Bu yüzden sentezci bir anlayış vardı: Aruzu, gazeli, rubaiyi kullandılar; ancak temayı yenilediler… Fakat Cumhuriyet döneminde “yeni hayat”, İstanbul’dan Ankara’ya intikal eden merkez yeni kültürü zorunlu kültür değişimleriyle ikame etme çabasında oldu. Dil devrimi, divan şiirin saray şiiri Enderun şiiri ve ümmet çağı şiir gibi isimlendirerek tahfif etme çabası… Dil değişti. Paradigma değişti. Bu zorunlu değişim, divan şiirinin yerine halk şiirini ikame etti… Modern şiir de kendine sistem içinde muhkem bir yer buldu.