Bir Dostun Aziz Hatırasına

25 Kasım 2020

                          

                                                                                                    Mehmet Çetin’in Aziz Hatırasına…

Image
Mehmet Çetin

Mehmet nerdesin!

Bugün güneşli ama soğuk bir sonbahar.  Ağaçların yaprakları iyiden sarıya döndü. Ağır ağır dökülmeye başladılar tıpkı şu andaki gözlerimdeki yaşlar gibi. İçimde bir şey düğümleniyor.

Bir acı kanırtıyor. Sesim titriyor. Gözyaşlarım bazan içime akıyor.

Balkonuma konan kuşlar  bana mı geldi yoksa bugün. Beni anlar mısınız kuşlar. Bugün bir birikim uçtu. Bir isyan ışığı yandı içimde nisyana karşı.

Hafızasız, vefasız bir gökyüzünün altındaymışım gibi hissediyorum kendini. Hafızasını kaybeden bir toplumsal bilinç vefa duygusunu, kadirbilirliğini de kaybeder.

Değerbilmezlik savurganlıktır, şımarıklıktır, boş bir kendini beğenmişliktir. Bedel ödemeyenler bunu anlamaz. X, y, z kuşağı. Bunlar sizi gaza getiren etiketlemeler. Bırakın bunları. İnsan olmak size yeter. İnsan olmakla övünün, dostlukla övünün, üretmekle övünün, paylaşmakla övünün, değerlerinizle övünün. Değerleriniz yoksa bir hiçsiniz.

Sanırım 44 yıl oldu tanışalı. Çocuklarımız Ankara’da birbirimizin ellerinde büyüdü. Hayat kucağımıza sadece çocuklarımızı bırakmadı. Külfetleri, sıkıntıları  da bıraktı. Biz sıkıntıları da bir nimeti paylaşır gibi paylaştık.

Image

Türkiye Yazarlar Birliğinde beraber olduk. O zaman Everdi sen, ben Keçiören troykasıydık. Troykalık bile sevimli, yaratıcıydı o yıllarda. Gazetecilik yıllarımda yanımda oldun. Ankara’daki (Mehmet Doğan ve Mustafa Everdi ile)  gözaltı günlerinde sizleri ordan çıkarmak için az koşturmamıştık.

Soğuk savaş yılları ardından gelen 12 Eylül darbesinden hemen sonra İstanbul’da yine beraber olduk. Yönelişler’de yanımızda oldun, Bürde’de biz her zaman olduğu gibi sıkıntılarını paylaşmaya talip olduk. İstanbul’da kucağımızda kitap dağıtıma bile çıktık. Konfüçyüs’ü yayınlamak da radikal zamanda bir işti hani! Suyun dikine gitmek de bize düşüyordu zaman zaman. Küreklerimiz kırıktı ama akıntıya karşı kürek çekmekte ısrar eden sergüzeştçilerdik. Hanımlarımızın kollarından sıyırıp aldığımız bileziklerle dünyaya meydan okumaya çalışırdık. Yayınevinde sobasız kış günlerinde sohbetlerimizle ısınmaya, dostluklarımızla birbirimizi ısıtmaya çalıştık.

Fikir Coğrafyası maceramızda da çorbada tuzun oldu.

Göçünü toplayıp bizi bıraktın gittin.  Şimdi bizi o birikimde, o bakış açısında kim eleştirecek, kim uyaracak. Kim itiraz edecek bize !

Bizi bir sonbaharda bırakıp gittin. İnadına mı yaptın ! Diyeceksin ki bu toplumun sonbaharı bitmez.

Zaten hep gerçekçiydin. Ama ne gerçekçilik ! Gerçekciliğin hakikatin dili olması bakımından bazan hayallerimizi üstüne bir balyoz gibi iniyordu. Bize düşen o  parçalardan yeni çözüm kombinasyonları üretmekti. Sen bizim vicdanımızın denetleyici bir parçasıydın.

Aaah keşke fazlasını yazabilseydim. Ama şu an kelimeler içimde düğümleniyor bu satırları yazarken. İnşallah hakkını helal etmişsindir bize. Ben hakkımı helal ediyorum. Nur içinde yat kardeşim!

 

 

 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 616 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.