Olguyu Bırakıp Yorumlarımızla Kavga Etmek

20 Eylül 2021

 

Yaşadığımız bir gerçek hayat bir de ona yüklediğimiz yorum yani anlamlandırmamız var. Doğum, ölüm, evlenme, selam, kelam vs. hayatımızda bir gerçek olarak var. Bunlar hayatımızın olgularıdır. Bu olguları ideolojik ya da kültürel bakış açısıyla isimlendiririz. İsimlendirme olgunun kendisi değildir, zihinsel olarak oluşturduğumuz bir bakış açısıdır.

Doğmak ve ölmek her insan için kaçınılmaz iki durumdur. Örneğin ölüm her insanın gerçeğidir ve bir olgudur. Ama ölüme yüklediğimiz anlamlar kişiden kişiye değişen bir yorumdur. Yorum bir gerçeklik ya da olgu değildir. Bir zihin ürünüdür.

Ölüm ilanlarına baktığımızda yorumsal ifadelere rastlarız. “Hakkın rahmetine kavuştu” “Hakka yürüdü” “Aramızdan ayrıldı” “Mekân değiştirdi” “Ebediyete intikal etti” “Ebedi istirahatgâhına uğurlandı” “Sonsuzluğa uğurlandı” “Yıldızlara uğurlandı” “Kaybettik” gibi ifadeler kullanılır. Başsağlığı için de “Allah rahmet eylesin” “Nur içinde yatsın” “Işıklar içinde uyusun” “Huzur içinde uyusun” “Toprağı bol olsun” “Mekânı cennet olsun” vs. Bu ifadelerin bir kısmı dinden, bir kısmı mitolojiden bir kısmı da günümüz seküler anlayıştan kaynaklanır. Kullandığımız ifadeler bir olgu değil kültürel bir anlamlandırmadır. Ölüm olgusu herkes için aynıdır ama anlamlandırma herkes için farklıdır. Hangi anlamlandırma doğru derseniz bunun herkes için geçerli bir cevabı yoktur. Herkes kendi kültürüne göre ölüme bir anlam vermektedir. Burada esas olan ölene karşı iyi dileğimizdir. İyi dileğimiz duygusal bir olgudur.  İfadeler ise değişebilir. Mitolojiden kaynaklanıyorsa “Toprağı bol olsun” deriz. Dinden (İslam’dan) kaynaklanıyorsa “Allah rahmet eylesin” deriz. Seküler bir anlayışa sahipsek, “ışıklar içinde uyusun” deriz.  Duygusal olgu aynı ama ifadelerimiz kültüre göre değişmektedir.

Son zamanlar selamlaşma konusunda toplumda yine gereksiz bir tartışma başladı. Yine olgular üzerinden değil, yorumlar üzerinden kavga yapıyoruz. Oysa yorumlar gerçek değildir. Karşılaştığınız kişiye duyduğunuz iyi niyet ve iletişim arzusu duygusal bir olgudur. Bunu ifade biçimi ise kültürel bir zihin ürünüdür. İster selamünaleyküm deyin ister günaydın ister hayırlı sabahlar ister iyi günler, iyi akşamlar vs. Olgu aynı ama ifadeler değişiktir. Eğer biz olguyu anlayabilsek yorumlara takılıp bunu bir kavga konusu haline getirmeyeceğiz. 

Toplum olarak her konuyu siyasal bir kutuplaşmaya dönüştürüp tartışmamız doğruların saptırılmasına yol açıyor. İçine nefret ve düşmanlık katılmış her söz gerçeğin dışına çıkıyor. İnsanlar doğruları sadece taraf olduğu gruptan bakarak görmeye çalışıyor. Bu durum ise aklıselimi ortadan kaldırıyor. Tarafgirlik aklın gözlerini kör ediyor. Akıllı bir söz etmeye kalksan iki tarafında düşmanlığını kazanıyorsun. Çünkü bizden olmayan bize karşı mantığıyla bakılıyor.

Kamplaşma ve husumet içinde söylenen sözlerin gerçeği yansıtmayacağı konusunda Fransız yazar Montesquieu ile ilgili şu anekdot ibret vericidir.

Fransız yazar Montesquieu dostlarından biriyle bozuşmuş ve tanıdıklarına şöyle demiş: “Bundan sonra ne onun benim hakkımda ne de benim onun hakkında söylediğimiz sözlere kesinlikle aldırmayın! Çünkü artık düşmanız.”

Kavga ve husumet kültürel seviyesi düşük toplumların karakteristiğidir. Gelin hep birlikte kavga ve husumet yerine olgular üzerinden birbirimizi sevmeyi ve anlamayı deneyelim. O zaman huzura kavuşuruz.

 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 116 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.