Ukrayna-Rusya Çatışması ve Sınırlı Nükleer Harp

01 Nisan 2022

 

‘Eğer piyesin başında duvarda silah varsa piyesin sonunda o silah patlar’

Vladimir Putin

 

Bu satırlar yazılırken İstanbul'da Ukrayna ve Rus heyetleri arasında barış görüşmeleri sürüyor. Umudumuz buradan barışa bir yol açılması diyerek başlayalım.

30 Ekim 1961'de Sovyetler Birliği, Novaya Zemlya adlı Kuzey Buz Denizi'ndeki ıssız takımadalar üzerinde tarihin o devre ve bugüne dek gördüğü en dehşetli silahı ateşledi. Kod adı "AN602" olan, Batı kaynaklarında ise "Çar bomba" (Tsar bomba) lakabı takılan bu termonükleer silah 50 megaton (50 milyon ton TNT patlayıcısına denk) güçte idi. Karşılaştırma için, 2. Dünya Savaşı sonu Hiroşima'ya atılan atom bombası 15 kiloton gücünde idi, yani "Çar Bomba" böyle 3000 bombanın gücünden daha fazla kudrette idi. Dev patlama orta çaplı bir depreme yolaçtı, sesi ve ışığı 1000 kilometre ötedeki şehirlerden de farkedildi. Ve böylece milisaniyeler içinde 2. Dünya Savaşı'nın 6 yılı boyunca tüm cephelerinde harcanmış toplam cephanenin 10 katı gücünde yıkıcı enerji serbest kaldı.

Dünyanın tüm askeri akademilerinde temel klasik kabul edilen Karl von Clausewitz'in "Savaş Üzerine" adlı kitabı "savaş siyasetin başka araçlarla devamıdır" der. Ancak bugün 5977 Rus, 5428 Amerikan ve yüzlerce diğer ülkelerin nükleer savaş başlığı ile donanmış balistik füzelerin çağında "topyekün nükleer harp" ancak "topyekün intihar" manasına gelir; yeryüzündeki her kadın, erkek ve çocuk başına 4 ton TNT'ye denk bir patlayıcı güçten bahsediyoruz. Savaş, amaçları, devamı olduğu politika ve savaşın tarafları böyle bir nükleer cehennemin ateşinde buharlaşırlar ve geride hiçbirşey kalmaz. Onun için şu sorulur olmuştur: von Clausewitz'in savaş teorileri bu nükleer çağda hala geçerli midir?

1945'ten sonra dünyada güçler arası çatışmalar bitmedi: Kore savaşı, İsrail-Filistin-Suriye-Mısır çatışmaları, Vietnam, Körfez harpleri (İran-Irak, Irak-Kuveyt, ilh.), Afganistan, Bosna ve Kosova harpleri, Suriye ve Irak'taki vekalet savaşları ve en son Ukrayna'daki çatışma şimdiye dek klasik (konvansiyonel) silahlarla yürütüldü ve atom silahlarının bu işe karıştırılmasından hep kaçınıldı. Bu harplerin taraflarının arkasındaki süper güçler doğrudan çatışmalara girmemeye ve karşı karşıya gelmemeye gayret gösterdiler. Ama bu hep böyle mi gidecektir?

1979-89 arası Sovyet Rusya'nın Afganistan'ı işgali ile başlayan çatışma başlangıçta Rusya'nın lehine hızlı bir şekilde ilerledi. İlk görünüşte bir süper güç olanca teknolojik, sanayi ve silah üstünlüğü ile fakir bir halkın üstüne hücum ediyor, tankları, topları ve uçaklarının sağladığı tartışmasız ateş üstünlüğü ile sarp ve yabancı Afgan topraklarında ilerliyordu. Ama kısa süre sonra savaş tıkandı ve Sovyet kayıpları artmaya başladı. Bunda Afgan halkının direniş ve çarpışma azmi kadar, belki ondan da öte etkili bir başka faktör vardı. Hollywood yapımı "Charlie Wilson'un Savaşı" filminde kısmen anlatılan bir gizli operasyon ile ABD Afgan mücahitlerin eline omuzdan ateşlenebilen, yüksek teknoloji ürünü ve çok etkili ve hafif, kullanımı da hayli kolay ve çok az eğitim gerektiren Stinger hava savunma füzelerini verdi. Bir gece içinde Sovyet hava üstünlüğü kayboldu. Sovyet hava gücü yerdeki askerlerini koruyamaz hale geldi ve onlar da mücahitlerin vur-kaç gerilla taktiklerine açık hale geldiler. O zamanki Sovyet, sonraki Rus genelkurmayı bu olanları hiç unutmadı ve bundan bazı dersler çıkardı.

Çıkardıkları en önemli ders bir Batı - Rus savaşında Rusya'nın Batı'nın yüksek teknolojik silah üstünlüğüne yetişmesinin zor olduğu ve aradaki farkı başka yollarla kapatması gerektiği idi. Seçtiği yol hayli tartışmalı idi, ama buna rağmen Rus askeri doktrini içindeki yerini aldı: Taktik nükleer silahlar.

Taktik nükleer silah 1-10 kiloton (en fazla 50 - karş. Hiroşima bombası 15 kiloton) gücünde savaş başlıkları ya da bombalara denir. Bunlar top, uçak ya da kısa-orta menzilli füzelerle hedefe gönderilir ve böylece konvansiyonel açıdan daha üstün donatımlı düşman savaş güçlerinin imha edilmesi ya da savaş azimlerinin kırılması sağlanır. Topyekün bir nükleer harbin toplu intihar olacağını Ruslar da kabul eder, ama stratejik nükleer güçleri işe karıştırmadan, daha düşük çaplı ve düşmanı toplu nükleer cevap vermeye zorlamayacak tarzda küçük atom silahlarının kullanımı savaş doktrininin bir parçasıdır. Bunun iki ilkesi vardır:

- Batı'nın konvansiyonel silahlardaki teknolojik üstünlüğü ve bunu dengeleme gereği (bundan bahsettik)

- "Yatıştırmak için tırmandırma" (Escalate to de-escalate): Bu amaçla taktik nükleer silah kullanımı, giderek tırmanan konvansiyonel bir çatışmayı bir şok darbesiyle durdurmak ve düşmanı görüşme masasına zorlamak içindir. Kullanılacak nükleer silah düşmanı topyekün nükleer savaşı düşünmeye sevketmeyecek denli düşük güçlüdür, ama ona Rusya'nın kararlılığını anlatacak denli de sert bir darbedir. Bu anlamda Rusya düşmanın nükleer silah kullanmasını beklemeden onu ilk kullanabilir. Bu ilginç doktriner ilkenin tarihine bir bakmakta fayda vardır.

Dmitry Nikolayevich Senyavin veya Seniavin, (1763-1831)  Napolyon Savaşlarının en büyük denizcilerinden olan bir Rus amiraldi; ve Navarin'de donanmamızı yakan düşman komutanı oydu. Ganbot diplomasisini en iyi uygulayan Rus amirali o idi. 300 yıl evvel koyduğu savaş ilkesi bugün yine uygulanmaktadır. Rivayet o ki, Senyavin askeri lisede genç bir öğrenci iken hocası onu yanına çağırıp önce askeri disiplini kesinlikle bozmaması için nasihat etmiş, sonra da daha bir suç işlemeden dövmüş.. Kurallara uymazsa başına ne geleceğini göstermek için. Bizdeki Nasrettin Hoca fıkrasının misali yani: Fıkra bu ya, Hoca suya gönderdiği çocuğunu "testiyi sakın kırma" diye döver. "Hoca suçsuz çocuğu ne diye dövdün?" diye sorana da "testiyi kırdıktan sonra çocuğu dövmek ne fayda" der. Senyavin'e dönersek. Yediği dayak Senyavin'de iz bırakmış.. Büyük bir amiral olup savaşlara girdiğinde teslim ol çağrısı yaptığı düşmanı önce bombardımana tutar, sonra sorarmış: "Bir karara vardınız mı?" Başına ne geleceğini anlayan düşman genellikle teslim olurmuş tabi. Ve işte bu yüzlerce yıllık tecrübeden günümüzün "yatıştırma için tırmandırma" ilkesi geliştirilmiş. Bu vesileyle Rus devlet ve askeri ilkelerinin uzun tecrübelere dayandığını ve bazıları çok sert görünse de rasyonel bir temeli olduğunu hatırlatalım.

Taktik nükleer silahlara dayalı bir askeri doktrine belki de beklenmedik bir destek ünlü Amerikalı devlet adamı, diplomat ve ünlü "Diplomasi" kitabının yazarı Henry Kissinger'dan gelmektedir. Kissinger yıllar evvel yazdığı bir makalesinde "stratejik nükleer silahların Pentagon ve hava kuvvetleri generallerinin emrinde iken taktik nükleer silahlara dayalı bir harbin sivil kontrol ve diplomasiye daha uygun olduğunu" söyler. Stratejik nükleer silahlar topyekün nükleer harp için kullanılır ve bu harbin sonu artık diplomasiye gerek bırakmaz, çünkü ortada bir barış için diplomatik temaslar yapacak taraflar kalmaz. Oysa taktik silahlarla yürütülecek bir harpte tırmandırma diplomasi kontrolünde sürdürülür: Bir bomba atılır ve sonra karşı taraf görüşme masasına çağırılır. Anlaşma olmazsa taktik silah tekrar kullanılabilir ama bunun akabinde diplomatik görüşme masası tekrar kurulmalıdır. Kissinger böylece bomba - diplomasi - bomba - diplomasi - ilh. silsilesiyle yürütülecek bir "nükleer diplomasi"den bahseder. Bu yaklaşım farkedileceği gibi Rus doktrininin "yatıştırmak için tırmandırma" ilkesine uygundur. Çünkü bu doktrinde de atom silahı düşmanı görüşme masasına zorlamak için kullanılır. 

Bugünün Ukrayna çatışmasına gelirsek: Rus lider Putin saydığımız askeri doktrin ve geleneklere uygun olarak daha çatışmanın başında nükleer kuvvetleri alarma geçirdi ve gerekirse nükleer silah kullanılabileceğini ima etti. Şu sıra Nato ve Rusya'nın askeri açıdan tehlikeli şekilde birbirlerine yaklaştığını izliyoruz. Nato ülkeleri açıkça Ukrayna'yı savaşta desteklemekte ve Ukrayna'ya silah yardımı yapmaktadırlar. Bunların hafif ama çok etkili "akıllı" silahlar olması ve gelen haberlere göre Rus kuvvetlerine ağır kayıplar verdirmesi, öte yandan da ortada hala bir barış umudunun olmaması (bu satırlar yazılırken İstanbul görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlandığı açıklandı) tırmanma olasılığını giderek artırıyor. Başkan Zelenski'nin Nato'dan Ukrayna üzerinde "uçuşa yasak bölge" ilanını istemesi ve bazı Nato ülkelerinin ellerindeki eski Sovyet savaş uçaklarını yok edilmiş Ukrayna hava kuvvetlerini yeniden donatmak üzere vermeyi görüşmeleri her gün iki kuvvet arasındaki yaklaşmayı tehlikeli şekilde artırıyor. Kremlin sonunda sabrını ve sinirlerini yitirebilir mi?

Baştan beri göründüğü üzere bu makaledeki amacımız Rus-Ukrayna askeri çatışmasının jeostratejisini, jeopolitiğini ya da savaşı hazırlayan sebepleri analiz etmek olmadığı gibi, kimin haklı kimin haksız olduğu konusuna da girmek değildir. Bu konuları tartışmayı kendi uzmanlarına bırakıyoruz. Bizim amacımız olası bir taktik nükleer harbin seyrini ve sonuçlarını kestirmeye çalışmaktır.

Şimdi anlatacaklarımız tamamen hayal ürünü ve asla gerçekleşmesini istemediğimiz bir senaryodur: Sabrı tükenen Rusya Ukrayna'da "askeri hedef" ilan ettiği bir noktaya taktik nükleer silah kullanır. Bu durumda Batı ittifakı Rusya'ya derhal Ukrayna'dan çekilmesi için ültimatom verir ve süre sonucunda Rusya çekileceğini açıklamazsa, Ukrayna'yla imzalanan savunma işbirliği anlaşması hükümlerince ve Ukrayna hükümetinin daveti üzerine ülkeye asker sokar. Artık Nato kuvvetleriyle çatışan Rusya, konvansiyonel savaş kendi açısından yolunda gitmezse Ukrayna içinde ikinci bir nükleer silah kullanır. Bu durumda Nato ne yapacaktır? Akla gelen bir ihtimal, Nato müttefiği olmayan ama desteğini alan  Ukrayna'da nükleer silah kullanımına karşılık mukabiliyet esaslarına uyan bir hedef bulunmasıdır; bu hedef Rusya içinde olmaz, ama Rusya'nın savaştaki müttefiği Belarus içinde (şayet savaşa kendi güçlerini de sokmuş ise daha da yüksek ihtimalle) olur. Ama Belarus'a bir atom bombasından ilk bahseden biz değiliz.

1982'de İngiliz generali Sir John Hackett "The Third World War" adlı  kurgu romanında 1985'te Nato ve o zamanki Varşova Paktı ülkeleri arasında çıkacak bir savaşı inceler. Savaş o zaman modern Yugoslavya'yı kuran lider Tito'nun ölümünden sonra (1980) parçalanmaya başlayan Yugoslavya nedeniyle başlar. (Yugoslavya gerçekten de Tito'nun ölümünden 10 yıl sonra parçalanmış, ama bu, o sıra güçsüz durumdaki Rusya'nın Sırbistan lehine devreye girmek istemesine rağmen fazla birşey yapamaması nedeniyle genel bir harbe dönüşmemiştir.) Gen. Hackett'in dünya savaşı Avrupa kıtasına yayılır ve sonunda Minsk'e Batı tarafından atılan atom bombasıyla biter. Sovyet rejimi çöker ve yeni yönetim barış masasına oturur.

Sir Hackett romanında  Minsk'i (Belarus başkenti) niçin hedef seçti? 40 yıl öncesinin dünyası ile bugünkünün gerçekleri ne derece örtüşmektedir? Bilmiyoruz. Ama Belarus topraklarında patlayacak bir nükleer bombanın Belarus'un tarafsızlığını ilan edip savaştan çekilmesi için yeterli sebep oluşturacağını varsayabiliriz. O zaman savaşta yalnız kalan bir Rusya'nın barış masasına oturacağını da bekleyebiliriz. Savaştan önce (7 Şubat 2022) gazetelerde çıkan şu habere dikkat edelim:

"Rusya'da emekli ve yedekte olan subaylar bildiri yayınlayarak, Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ukrayna'yı işgal planından vazgeçmeye çağırdılar. Emekli General Leonid Ivashov imzasıyla yayınlanan ve tüm subaylar adına açıklanan bildiride “Rus ordusunun Ukrayna’ya saldırması durumunda, Türkiye'nin de bu fırsattan yararlanarak Kafkasya, Sivastopol ve Kırım'a işgal edeceği” uyarısında bulundular." General Ivashov'un Türkiye ile ilgili iddiaları bize çok hayal ürünü gelebilir, ama tüm bunlar Rus devleti içinde başından beri barış yanlısı bir kanadın varlığına da işaret ediyor. Yarın atom bombaları patlamaya başlar ise bu kanadın ağırlığını koyup Rusya'yı barış masasına oturtacağını umuyoruz.

Eğer sınırlı bir nükleer harp şeklinde Avrupa'da yürütülen 3. Dünya Savaşı fazla büyümeden barış ile sonuçlanırsa patlayan silahlardan çıkan radyasyonun yaygın ve uzun süreli etkileri ne olacaktır? Bir taktik nükleer silah bugünün standartlarında küçük güçlü kabul edilse de Hiroşima'ya düşen bomba bugünün taktik silahları kalibresine denk düşmektedir: 15 kiloton. Bu bombaların her patlaması on binlerce insanın ölümü demektir, ama biz bombanın dolaysız etkileri ile değil yaydığı radyasyonun geniş coğrafyada ve uzun vadeli etkisiyle ilgileniyoruz. Ukrayna ve Belarus'ta yürütülen, kötü ihtimalle Rusya ve Batı ülkeleri içindeki kimi noktaları da hedef alabilecek bir nükleer savaş sonrası Karadeniz ve Anadolu karası yaşanılır özelliğini kaybedebilir ve sınırlı bir nükleer savaş dahi bizim için büyük felaket olabilir mi? Bunun için Ukrayna'da yıllar önce vuku bulmuş bir başka nükleer faciaya dönelim: 1986'da Ukrayna'nın kuzeyinde Belarus sınırına yakın Çernobil'deki nükleer santral bir reaktör kazası sonucu infilak etti ve yanmaya başladı. Facia kontrol altına alınıp yangın söndürülene dek Çernobil atmosfere radyasyonlu yangın dumanları püskürttü ve oluşan radyasyon bulutları Avrupa üzerinde birçok ülkeye yayıldı. Hesaplamalara göre Yangın söndüğünde Çernobil atmosfere 400 Hiroşima bombası kadar radyasyon salmıştı. Bu güne dek bu radyasyonla ilişkilendirilen ölüm sayısı toplamda 90 civarıdır. Buradan çıkan sonuç: Bir sınırlı atom harbinin radyasyon nedeniyle yol açtığı geniş coğrafyadaki ve uzun vadeli ölümler sınırlı kalacaktır, ama ne yazık ki bombaların doğrudan mekanik etkileri düştükleri şehir ve bölgelerde on binlerce insanı öldürecektir. Asla 400 taktik nükleer silahla bir sınırlı atom harbi yürütülmesini de beklemiyoruz, bu kadar çok silah kullanımı sonunda savaşı yayar ve bizi korkulan topyekün nükleer cehenneme götürür. Muhtemelen çok daha azı tarafları barış masasına oturtacaktır diye umarak bu analizi tamamlıyoruz.

Bitirirken Mustafa Kemal'in şu veciz sözlerini hatırlamakta yarar var: "Savaş vatan savunması için değilse cinayettir".

=================================

 

Kaynaklar:

- Putin: Silah varsa patlar, https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/putin-silah-varsa-patlar-387976

- Tsar Bomba: https://en.wikipedia.org/wiki/Tsar_Bomba , https://www.nationalww2museum.org/war/articles/tsar-bomba-largest-atomic-test-world-history

- https://www.france24.com/en/live-news/20220228-russia-s-nuclear-force-the-world-s-biggest

- Savaş Üzerine, Carl von Clausewitz,  Doruk Yayınları, İstanbul, 2015

- Soviet–Afghan War, https://en.wikipedia.org/wiki/Soviet-Afghan_War

- Charlie Wilson's War, https://www.imdb.com/title/tt0472062/

- Dmitry Senyavin, https://en.wikipedia.org/wiki/Dmitry_Senyavin

- The Thırd World War; The Untold Story, Sir John Hackett, 1982, U.K.

- Rus subaylardan Putin'e muhtıra, Milli Gazete, https://www.milligazete.com.tr/haber/9391183/rus-subaylardan-putine-muhtira-turkiye-ayrintisi-dikkat-cekti

- Chernobyl disaster, https://en.wikipedia.org/wiki/Chernobyl_disaster

-Comparison of Chernobyl and other radioactivity releases, https://en.wikipedia.org/wiki/Comparison_of_Chernobyl_and_other_radioactivity_releases

- Deaths due to the Chernobyl disaster, https://en.wikipedia.org/wiki/Deaths_due_to_the_Chernobyl_disaster

- On Fighting a Nuclear War, Michael E. Howard, International Security, Vol. 5, No. 4 (Spring, 1981), pp. 3-17, Published by: The MIT Press

- On Lımıted Nuclear War In The 21st Century,  Ed. Jeffrey A. Larsen, Kerry M. Kartchner; Stanford Security Studies, Stanford, California

- Force and Diplomacy in the Nuclear Age, Henry A. Kissinger, Foreign Affairs, Vol. 34, No. 3 (Apr., 1956), pp. 349-366, Council on Foreign Relations

- Nuclear Weapons And Foreign Policy: Faulty Rationale for Current Practice, Alex A. Vardamis;  Naval War College Review , Fall 1978, Vol. 31, No. 2 (Fall 1978), pp. 89-103,  U.S. Naval War College Press

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 251 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.