Bilgi Şemaları ve Önyargılar

15 Mayıs 2023

Toplumun aşması gereken en önemli sosyal problemler önyargı, kalıpyargı ve ayrımcılıktır. Atomu parçalama başarısı gösteren A.Einstein bile, “Önyargıları yok etmek, atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur!” diye boşa dememiştir.

Evet, herkesin çocukluktan itibaren edindiği “bilgi şemaları” var. Herkes bilgisi kadar olayları algılamakta ve düşünmektedir. Peki, bu öğrenilmiş bilgi şemaları sorunlu ise içeriğinde yanlışlar varsa bunu nasıl düzelteceğiz? Gerçek şu ki insan yeniden düşünmeye başladığında bile, sadece mevcut önyargılarını düzenlemektedir. Çünkü yeni bilgilerin, var olan bilgileri değiştirmesi çok zor bir eylemdir. Bunu nasıl başaracağımızı anlamak için önyargıyı tanımamız gerekir.

Psikolog Allport 1954’te yayımladığı “Önyargının Doğası” adlı kitabında önyargıyı şöyle tanımlar: “Hatalı ve esnek olmayan genellemelere dayanan, antipatik bir tutum!” 

İnsan zihninde çoğu bilgiler çocuklukta öğrenilerek edinilir ve benzer olaylar karşısında ömür boyu bu hazır bilgiler kullanılır. Çocuklukta öğrenilmiş düşünce kalıpları, zor durumda kolay karar almayı ve çabuk çözümler bulmayı sağlar. Ancak zihin, öğrenilmiş yanlış bilgiler sebebiyle, yanlış yargılara da varmaktadır. Bu nedenle nasıl doğru düşünülebilir, sorusuna verilecek cevap, önyargılardan bağımsız olmak zorundadır.

Tanımından da anlaşıldığı gibi önyargı, baştan itibaren “kötü bir tutum”dur. Örneğin bir sosyal gruba üye olan kişilerin, o grubun üyelerine olumlu bakması ile karşı gruplara olumsuz tavır takınmasının nedeni budur! Önyargı yüzündendir ki insan, üyesi olduğu grubu, diğer bütün gruplardan üstün görür (etnosentrizm) ve karşı olunan, öteki denilen gurupları ise peşinen ‘kötü’ bulur. Şunu iyi bilmeli ki öğrenilmiş önyargılar, çok az esneklik taşırlar, genellemelere dayanır, peşin fikirlerdir, değişime direnir ve kötü düşüncelerdir.

Önyargının daha ileri aşmasını “kalıpyargılar” oluşturur. Kalıpyargı tabirini ilk defa 1922’de Lipmann “zihindeki resim” olarak tarif etmiştir. Özellikle bir sosyal grubun üyeleri hakkında, insanların paylaştığı ortak olumlu ya da olumsuz  genellemeler, yanlış kanaatler birer sosyal kalıpyargılardır. Kalıpyargılar, insan bilincinde farkında olmadan “otomatik şema” şeklinde ortaya çıkarlar. Zihnin çabuk ulaştığı bu kısayollar, ayn zamanda ‘kullanışlılığa’ çok elverişlidir; kitle psikolojisi oluşturmada fazla tehlikelidir. Zira kalıpyargıları kullanmak isteyenler için bulunmaz fırsattır bunlar(!) Örneğin; vatansever ya da dindar olmak gerektiği için bazı ritüel sosyal kalıplar, kişiye ‘vatansever ve dindar’ görünümü sağlar, bir başkası için ‘hain ya da dinsiz’ sayılmasına neden olur. Bu şekilde kalıpyargılar, haksız suçlamaları bünyesinde taşırlar. Öyle ki sosyal kalıpyargılarla ilgili her hangi bir ‘uyarıcı mesaj’ topluma verilirse, toplum üyeleri, önceden öğrenilmiş hazır şemalarla harekete geçer ve kalıpyargılarla ‘yargısız infaz’ başlar.

Önyargının daha ileri boyutu; nefret diliyle birleşmiş ayrımcılıktır. Bir sosyal grubun üyelerine sırf o gruba üye oldukları için gösterilen olumlu ya da olumsuz davranışlar bütünüyle ayrımcı davranıştır. Allport’un tespitlerine göre önyargıların davranışa dönüşmüş hâli olan ayrımcılık, kötü tutum takınarak karşı olma hâlidir; ötekileştirilen kişiden uzaklaşmadır; şiddet boyutuna varmış ise artık önü alınamaz şekilde fiziksel saldırı ve yok etme güdüsüdür(!)

İnsan zihni/bilinci bu yanlışlara nasıl sürüklenmektedir?

Önce, birey, üyesi olduğu topluluğu ‘biz’; diğer bireyleri veya toplulukları ‘onlar’ diye gruplandırır. Burada insanlar belirli bir ölçütler dâhilinde ( ırk, milliyet, dil, din, siyasi görüş, parti, mezhep, grup vb.) ayrıma tabi tutulur ve insanlar ‘dost veya düşman’ olarak kategorileştirilir. Sonrasında bu sosyal kategorileme ile insan bilinci farklı algılama yapmaya başlar. Kendi üyesi olduğu grubun ya da topluluğun davranışlarını her şekilde onaylarken, ‘onlar’ denilen insanların aynı nitelikteki davranışlarını ise abartılı şekilde kötüler. Kaçınılmaz olarak, birey kendisinin üyesi olduğu grupları ‘iyi’, öteki grupları ‘kötü’ görür. ‘Öteki’ denilen grup üyelerinin ‘birbirlerine çok benzediği’ gibi bir yanılgı içinde, onların kendisi gibi normal insan olduklarını ve farklı olabileceklerini kabul etmez. Sosyal psikolojide düşülen bu zihin hatasına “Dışgrubun homojenlik yanılgısı” denmektedir. Böylece önyargı ve kalıpyargılarla, düşüncede içine kapanmış toplum bireylerinin algılamaları tümden bozulur. Bilinç, yanlış değerlendirmeler yapar, iddiasının doğru olduğunu ispatlamak için çeşitli vasıtalar arar ve “hayali ilişkisellik” bulur. Hayali ilişkisellik, aralarında hiçbir ilişki olmayan iki olay veya durum arasında, sanki ilişki varmış gibi olayları algılama eğilimine verilen addır. Dolayısıyla, ötekileştirdiği grubu, kötüleştiren, aynılaştıran ve genelleştiren insan zihni, ‘Bunlar hep aynı!’ gibisinden haksız nitelemeler yapar. Bu şekilde hataya düşen, iddialarına ilişkin olay ve olguları abartan ve hayali ilişkiler kuran insan, yine yanılmıştır.

İşte bu bilgilerden sonra, önyargıların  ve kalıpyargıların ‘nasıl kullanıldığını anlamak’ kolaylaşır: Kimi itibar suikastçilerinin, sahte görüntü servisçilerinin (deepfake) veya terör irtibatlı ya da iltisaklı hayali ilişkisellik üretenlerin hepsi bu önyargıları ve kalıpyargıları kullanırlar. Bu şekilde insanların bilincinde oluşturulan önyargılarla, ‘Devletin veya toplumun düşmanlarla savaşması gerektiği’ fikri ve inancı beslenir; ‘ötekileştirilen ve düşman ilân edilen insanlara’ hep birlikte hücum edilmesi istenir. Gerçekte asıl düşmanlığın, bilgisizliğe ve cehalete karşı olması gerektiği belirlidir.

Öyleyse, anlatılan bu kültürel bilgiler sonrasında denebilir ki toplumsal yapı içinde önyargıların ve kalıpyargıların ayrımcılığa dönüşmesini engelleyen “önleyici denge mekanizmaları” olmalıdır. Bunlar; kanunlar ve toplumun haksızlığa karşı direnişidir. Bir toplumda hukuk üstün olursa ve hukuk adamları gerçekten kanunları uygularsa, insanlar kanun önünde eşit olacaklarından, birbirine karşı haksız tutumla önyargılı davranamazlar, aralarında ayrımcılık yapamazlar, ötekileştirilen insanları yok yere ‘nefretin objesi’ hâline getiremezler. Yine toplum bireyleri önyargı, kalıpyargı ve ayrımcılık konusunda daha bilinçli olurlarsa, toplumsal baskı ile haksızlıklar ve adaletsizlikler çoğu zaman engellenir ve hiç kimse toplumu yanlışa sevk edemez.

 

Not: “Cumhuriyetin 100. Yılında Türkiye’de Felsefe” (01-05 Şubat 2023) söyleşisinde, Toplumumuzun size göre en önemli sorunları neler?” sorusuna Prof. Dr. İoanna Kuçuradi cevap olarak: “Birçok sorun var, her şey kavgaya dönüşüyor, tartışma değil, kavga var. Bir de insanlar ezbere değerlendirme yapıyor. Tartışma olunca, doğru bir şey çıkar deniliyor. Hayır, ikisi de ezbere konuşabilir ve kavga edebilirler, doğru bir şey çıkmaz oradan. Kafasında kabulü var, o taraftan bakıyor; diğeri de başka bir kabulden bakıyor. Bunlar bilgisel kabuller değil, çoğu zaman ön yargılardır, sempatiler, antipatilerdir.“ demiştir.

Yardımcı Kaynak: Sosyal Psikoloji / Öğr.Üyesi Aysel Kayaoğlu/ Anadolu Üniversitesi Yayınları.

 

 

 

 

 

 

 

 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 293 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.