Uluslararası Ticaret Hukuku’nu Tatlandıran Tuz

06 Nisan 2024

Dünyada tuz bulunmayan bir yere rastlamak neredeyse olanaksızdır. Ama modern yerbiliminin sağladığı bilgilerden önce bu durum bilinmiyordu. Yirminci yüzyıla kadar, umutsuz bir biçimde tuz peşinde koşulmuş, tuz ticareti yapılmış ve tuz uğrunda savaşılmıştı. Tuz, bin yıldır zenginliği temsil ediyordu. Karayipler'de tuz tüccarları evlerinin kilerinde tuz stoklardı. Çinliler, Romalılar, Fransızlar, Venedikliler, Habsburglar ve diğer birçok yönetim, savaşlar için para bulmak üzere tuz vergisi koymuştu. Askerlere ve zaman zaman işçilere tuzla ödeme yapılırken sık sık para yerine de kullanılmıştı. Tuz ticareti ve tuz için taşıma filoları oluşturulmuştur. Hatta denilebilir ki Uluslararası Ticaret hukukunun oluşumunda tuzun önemli bir yeri vardır.

1776'da, kapitalizm üzerine araştırması 'Ulusların Zenginliği'nde, Adam Smith bir değer taşıyan hemen hemen her şeyin para yerine kullanılabileceğine işaret etmişti. Tütün, şeker, kurutulmuş morina ve sığırı örnek göstermiş, "Tuzun Habeşistan'da ortak ticaret ve mübadele aracı olduğunun söylendiğini” belirtmişti. Sanayileşmenin ilk dönemlerinde tuzlalarda çalışan işçilerin ücretlerinin bir kısmının tuz ile ödendiğini de biliyoruz. Daha da ötesi tuz ticareti yapan küçük işletmelerin kilerlerinde tuz depoladıkları da doğrudur.

Bazı malların(emtia) insanlık tarihinde önemli bir yeri olduğunu vurgulamak lazım. Oysa dünyada tuz bulunmayan bir yere rastlamak neredeyse imkânsız. Ama modern yerbiliminin sağladığı bilgilerden önce bu durum bilinmiyordu. Yirminci yüzyıla kadar, umutsuz bir biçimde tuz peşinde koşulmuş, tuz ticareti yapılmış ve tuz uğrunda savaşılmıştı. Tuz, bin yıldır zenginliği temsil ediyordu. Karayipler'de tuz tüccarları evlerinin kilerinde tuz stoklardı. Çinliler, Romalılar, Fransızlar, Venedikliler, Habsburglar ve diğer birçok yönetim, savaşlar için para bulmak üzere tuz vergisi koymuştu. Askerlere ve zaman zaman işçilere tuzla ödeme yapılırken sık sık para yerine de kullanılmıştı. Hatta bazı ülkelerin zenginleşmesinde önemli faktörlerden biriydi. Mesela İngiltere…

Tabii İngiltere’yi mevzu bahis ederken Gandhi ve ünlü tuz yürüyüşünden bahsetmezsek olmaz. 1885'te, Hindistan Ulusal Kongresi, içlerinde birkaç İngiliz’in bile bulunduğu, çoğu yüksek kast üyesi aydınlar tarafından Bombay'da kuruldu. Başlangıçta, bazıları Britanya egemenliğinin sürmesinden yanaydı. Ama yavaş yavaş bağımsızlık hareketinin öncü gücü haline geldiler. Hindistan Ulusal Kongresi'ni ve Hindistan'ın bağımsızlık davasını kitlesel bir harekete dönüştüren Gandhi olmuştu. Bu başkalaşımı sağlamanın başlıca araçlarından biri 'tuz satyagrahası' yani tuz kampanyasıydı.

Tuz 'Satyagraha'sı fikrinin kökenleri, Lahor'da Hindistan Ulusal Kongresi'nin 1929 toplantısına kadar gider. Tuz birkaç bölgede yakıcı bir sorun olsa da o sırada daha ulusal bir sorun haline gelmiş değildi. Orissa ve birkaç yerde için için kaynayan isyana rağmen, bağımsızlık hareketinin tuz üzerinde odaklaması fikri, Gandhi'nin en yakın çevresindekilere bile şaşırtıcı gelmişti. Ne var ki, Gandhi bunun Britanya'nın her kasttan Hintlinin yaşamını etkileyen kötü yönetiminin bir örneği olduğunu öne sürüyordu ve herkesin tuz tükettiğini söylüyordu. Tuz yürüyüşüne başlamadan önce Gandhi Hindistan Genel Valisi Irwin’e bir mektup yazdı. 2 Mart 1930 tarihli mektupta şöyle diyordu:

"Eğer bu kötülüklerle baş edecek durumda değilseniz ve mektubum kalbinizde hiçbir duygu uyandırmazsa, o zaman bu ayın on ikisinde tuz yasalarını çiğnemek amacıyla, Ashram’da bulabileceğim arkadaşlarımla birlikte harekete geçeceğim. Bu vergiyi yoksul halka yüklenen en zalim vergi olarak görüyorum. Bağımsızlık hareketi, temelde bu ülkenin en yoksullarının çıkarına olduğundan, başlangıç bu kötülüğü hedeflemeli. Asıl şaşılacak olanı, bu acımasız tekele bu kadar uzun bir süre boyun eğmiş olmamız." Genel Vali, Gandhi'nin yasayı çiğneme kararı karşısında üzüntülerini ifade etmekle yetindi.

Gandhi'nin sözünü ettiği Ashram, Gucerat'ta, Ahmadabad şehrindeki Sabarmati Nehri'nin karşısındaydı. Burası Satyagrahis'in hakikatin gücüne bağlı insanların- Ashramıydı. Gandhi izleyicilerine oraya yerleştiklerinde Ahmadabad cezaevine yakın bir yerlerde bulunmalarını çünkü zaten zamanlarının çoğunu bu cezaevinde geçireceklerini söyledi. Kehaneti tamamen doğrulanmıştı.

Bölgede Jainizm'in yaygın olması, başkalarının öldürdüğü ama Jainistlerin zarar vermediği haşereler ve küçük hayvanlarla dolu olması anlamına geliyordu. Bölge yılan kaynıyordu. Gandhi ashramda bir hapishane hücresi büyüklüğündeki küçük bir odada yaşıyordu. Aslında, hapishane hücreleri Gandhi'nin hayatında küçük düzenlemelerdi. Hatta hapishanede daha çok okuduğunu bile söylemişti.

12 Mart 1930'da, Gandhi ve kendi seçtiği seksen sekiz yandaşı, Dandi'de denize ulaşıncaya kadar 385 kilometrelik bir yürüyüş yapmak amacıyla ashramdan ayrıldı. Eylem başladığında hiç kimse bu yürüyüşün başarılı olabileceğine inanmıyordu. Basın onun ikna gücünden, kararlılığından söz etmişti. Fakat, Britanya ajanlarından bilgi alan Genel Vali Lort Irwin. Gandhi'nin yakında pes edeceğine inanıyordu. Hatta Hindistan'dan sorumlu müsteşara, Gandhi'nin sağlığının kötü olduğunu ve günlük yürüyüşlerine devam ederse, ölüp gideceğini ve “bunun da harika bir çözüm olacağını” yazmıştı.

5 Nisan'da, yirmi beş günlük yürüyüşten sonra, Gandhi, Dandi'de denize ulaştı. Arkasında birlikte yola çıktığı seksen sekiz izleyicisi değil ama binlerce insan vardı. Kitlenin içinde seçkin aydınlar ve en umutsuz durumdaki yoksullar ve şehirlerden gelen zengin kadınların da dahil olduğu binlerce kadın da vardı.

Gece boyunca, Gandhi izleyicilerini Arap Denizi'nin kıyıyı döven, ılık dalgalarının karşısında dua etmeye çağırmıştı. Sabahın ilk ışıklarında, arınma töreni için birkaç kişiyle birlikte suya girdi. Sonra çarpık ince bacaklarıyla kumsalın başka bir tarafına gitti. Burada ayağının altında güneşin buharlaştırdığı kalın bir tuz tabakası çatırdıyordu. Eğildi ve bir tutam tuz aldı ve bu şekilde Britanya tuz yasalarını çiğnedi.

5 Mart 1931'de, Lort Irwin tuz kampanyasını sona erdiren Gandhi- Irwin anlaşmasını imzaladı. Sahilde yaşayan Hintlilere sadece kendi kullanımları amacıyla tuz toplama izni veriliyor, politik tutuklular serbest bırakılıyordu. Hindistan'daki İngiliz yönetimini tartışmak için Londra'da bir yuvarlak masa konferansı planlanmıştı ve tüm sivil itaatsizliğe son verilecekti. Bazıları, Britanya'nın kozların çoğunu elinde tuttuğuna inanmasına rağmen, Gandhi hoşnuttu. Çünkü, ilk kez İngiltere ve Hindistan'ın efendi ve köle olarak değil eşit ortaklar olarak görüştüğünü düşünüyordu.

Irwin, anlaşmaya son şeklini vermek için birlikte çay içmeyi önerdiğinde, Gandhi kendi çayının su, limon ve bir tutam tuz Deniz Ticaret olacağını söylemişti. Denilebilir ki bu süreç Hindistan’ı özgürleşmeye götüren süreç olmuştur.

Bazı ürünler ya da mallar vardır ki ülkelerin kaderini tayin edebilir. Bazı mallar vardır ki Dünya Ticaretini belirleyebilir ve bir hukukun oluşmasına sebebiyet verebilir. Deniz Ticaret Hukuku, Uluslararası Ticaret Hukuku gibi…

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
1 kez görüntülendi. 46 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.