SOSYOLOJİ

Sekseninci Yıldönümünde Köy Enstitüsü Projesi Tartışmalarına Bir Bakış

22 Nisan 2020
1940’larda gelişen dünyanın tarım toplumundan sanayi topluma, dolayısıyla kırdan kente doğru yolculuğu gözlerinin önündeyken insanlar hep köylerinde kalacakmış, ülkemiz hiç sanayileşmeyecekmiş gibi köye, ziraata, hayvancılığa yatırım yapmak hiç de akıllıca bir hareket sayılmaz. Devrin idarecileri feraset gösterip, köyden kente gelecek kaçınılmaz göçün planlamasını yapmak, şehirlere göçecek köylülerin yaşayabilecekleri uydu kentleri tasarlamak, şehir hayatına onları nasıl adapte edeceklerini düşünmek yerine köylülerin hep köylerinde kalacakları varsayımında bulunarak büyük bir hata yapmışlardır.

Şehirdeki Köylüler

01 Şubat 2020

Şehir” kozmopolit yapısı gereği farklı kültürlerin, kurallar çerçevesinde bir arada yaşamayı, birbirine saygı göstermeyi öğrenmesi gereken bir yer. Şehirdeki köylüler, “yabancıları” hiçbir yolla kendilerine benzetemeyeceklerini, eninde sonunda karşılıklı tahammüle dayalı bir hayat kurmalarının gerekeceğini, “medeniyetin” ancak sözleşmeler üzerine yükselebileceğini öğrenecekler. 

Yolcu ve Yolculuk: Kavramların Dolaşımı *

07 Ocak 2020

Kadim meselemiz: Batıda Batılı sosyologlarca geliştirilen yaklaşımlar, teoriler ve kavramlarla Türkiye’ye bakmak ne denli isabetli bir tavırdır? Aslında bu soru sorulmadan, ama ardında bu soru yatarak, konuşmalarda söylenen ve kastedilen hep şudur: Batıda, Batılı zihniyet, mentalite ile geliştirilen yaklaşım ve teorilerle Türkiye’ye bakılamaz. Batılı toplumlar için yine Batılılılarca geliştirilen yaklaşım, teori ve kavramlar bize uymaz. Kaldı ki, kavramlar içinde geliştirildikleri bütünsellik olan teori içinde anlamlıdır, anlamlarını ait oldukları o teoriden alırlar. 

Sosyologlar Sosyal Meselelere El Atabilir mi? (*)

29 Kasım 2019

"Sosyal meselelere el atmak" denince Sosyoloji akademyasında bir afallama ile karşılaşırsınız. Hiçbir bölümde "bu bölümün kerameti nedir" sorgulaması ile karşılaşmayan akademinin kalın duvarları ardında, "o bizim işimiz değil ki" der, meselelere el mel atmayacağınızı kasıla kasıla deklare edersiniz. Burası Türkiye'dir ve akademisyenler sadece kendi aristokratik payelerinin gerektirdiği şeylerle ilgilenme ve kendi ömürleri kadar, kendilerine sağlanan sosyal imkanları da bu uğurda sarfetme ayrıcalığını, akademik özerklik sanmaktadırlar. 

Joker'in Ahlakı!

20 Ekim 2019

Ahlaklı olmanın ne demek olduğunu Batman’den de Joker’den de, onların “kolpalığını” fark ve itiraf eden Bauman’dan da, ıslah ediyoruz derken fesada uğrattıkları kitlelerin omuzunda yükselen “liderlerden” de öğrenecek değiliz… Çünkü isteyen istediği kadar inkâr etsin, Allah var!

Hayatın Anlamı, Anlam Krizi ve Arayışın Otantikliği

05 Ekim 2019

Modernliğin yaşadığı bir anlam krizinden söz etmek oldukça moda bir yaklaşım. Krizin modern dünyadaki göstergeleri sosyal bilimlerde çeşitli kavramlar altında dile getiriliyor. Burada zamanı krizle adlandırmak yanlış olmaz, zira bugünün sosyal bilimleri aslında “krizin bilimleri” daha çok. Krizin sosyal göstergeleri hayatın anlamı ve anlam arayışları etrafında ortaya çıkan yeni dinî, sosyal ve kültürel oluşumlarla da simgeleniyor.

Neden Kendimize Özgü Kuramlar Oluşturamıyoruz

02 Ekim 2019

Vehbi (Başer) hocanın Fikir Coğrafyasındaki “Entelijansiyanın Sefâleti vs. Üstâd Peynir Sefînelerinin Sintine Parodileri” yazısı sanırım belagatın kurbanı oldu. Sanki belagat içeriği gölgeledi, okuyucuyu korkuttu. Oysa önemli şeyler söylüyordu hoca. Vehbi hocanın şarihe ihtiyacı yok ama, benim söyleyeceklerim birinci sitemine ilişkin. Nedir birinci sitemi? Birinci sitemi, kendi sosyo-ekonomik yapılarımızı ve  değişimlerimizi açıklayacak özgün model ya da modeller  ortaya koyamamamız konusunda. Batının ortaya koyduğu modelleri geriden takip etmemiz de işin tuzu biberi. Türkiye’deki entelektüel-akademik bir ortamın olamaması/oluşturulamamsı bu yoksulluğun en önemli nedenlerden biri.

Zaman Oku Üzerine *

29 Eylül 2019

“Zaman oku” denince akla ilk gelen fizik. Elbette fizikçi değilim.  “Zaman oku” derken de kastım fizikteki ve fizik dünyadaki “zaman oku” değil. Sosyolojideki, sosyal dünyadaki “zaman oku”ndan söz edeceğim. Ama değil mi ki “zaman oku” demişiz, fiziğin alanına girmişiz, fizikçilerin mazur göreceği umuduyla, dikkatimizi biraz o tarafa çevirelim.

Kadın Cinayetleri ve İstanbul Sözleşmesi

11 Eylül 2019

Kadını susturalım, geleneksel dünyaya geri dönelim ve erkeğin egemen dünyasını yeniden tesis edelim ki cinayetler de dursun önerisi artık bir çözüm değil. Bunun için artık çok geç. Toplumsal değişimin önüne yasayla zorlamayla geçemezsiniz.