SOSYOLOJİ

Seçmenlerin Seçimi

27 Mayıs 2019

Televizyon konuşmaları ile seçmen tercihleri arasında oldukça narin bir ilinti var: Bu ilintinin adı mantıksal tutarsızlık. Şunu demek istiyoruz: Televizyon programlarında analitik ve mantıksal olarak tutarlı bir fikri bütünlük dile getirmek mümkün değildir. Dolayısıyla fikir özgürlüğü kapsamına girmesi mümkün enformasyon yayınlayan bir aygıt değildir televizyon. İzahı çok basit: Diyelim ki, kendi içinde mantıksal tutarlılığı ve bütünlüğü olan bir fikir dile getiriyorsunuz. Bir öncülümüz var, “insanlar ölür”. Bu öncülden çıkarımda bulunarak, “Sokrat insandır” kanıtını ileri sürüyorsunuz. Artık bu öncül ile kanıtı ileri sürüldükten sonra, her kim olursa olsun ve her nerede olunursa olunsun sonuç asla değişmeyecektir: “Sokrat da ölür”.

Dünyadan Sana Ne? Senden Dünyaya Ne?

Ali K. Metin
27 Mayıs 2019

Hamaset, bilindiği gibi entelektüel zihinler açısından pek makbul sayılmaz. Bu yüzden entelektüel zihinlere nüfuz etme biçimi nispeten daha dolaylı yollarla olur. Daha sofistike bir dile bürünmek, mantıkla ilişkisini hepten koparmamak zorundadır. Ne ki içerdiği totolojiyi sorgulamaya yanaşmaz, yaşadığı körleşme ya da farkında olduğu riskler sebebiyle kendi asabiyesini sorun etmeden geçer. Tam da bu teğet geçişler sayesinde söylemin şehvetine kendisini kaptırır. Hakikat adı altında kumdan görkemli kaleler inşa eder.

Acaba Neden?

27 Mayıs 2019

Türk edebiyatında 'Uyurgezerler romanının bir muadili mevcut aslında: Yakup Kadri'nin 'Kiralık Konak' eseri. Ama biz daha ileri gidelim. Herman Broch, Stefan Zweig seviyesinde bir yazar iken Mithat Cemal Kuntay, Thomas Mann ayarında bir romancımız. Onun tek eseri 'Üç İstanbul' bir dünya klasiği niteliğinde ve Elias Canetti'nin 'Körleşme', Thomas Mann'ın ' Buddenbrocks' ve Herman Broch'un ' Uyurgezerler' romanlarından daha üstün. Fakat ne yabancı dillere çevrilir ne de okullarda okutulur.

Bir Başka Açıdan Beka Sorunu ve İttifak İhtiyacı

27 Mayıs 2019

Bizim gibi ülkeler için dış tehdit her zaman olacaktır. Dış tehditlerin içerideki muhalif unsurları da zaman zaman kullanmasına karşılık elbette dikkatli olunması gerekir. Ancak bu dikkatin, tüm sinerjisiyle var olma mücadelesi vermesi gereken bir toplumu yok olma paranoyasıyla korkutarak sağlanması yoluna başvurulması, kendi içimizde o sinerjiyi oluşturmak için ihtiyaç duyduğumuz uzlaşma çabalarımızı baltalayacaktır. Son aylarda dile getirilen beka meselesi etrafındaki tartışmalar bu endişeyi haklı çıkarır niteliktedir. Bu meselenin bir seçim ortamında iç politikanın bir enstrümanı olarak vurgulanmasıdır tartışmalara yol açan.

Karanlık Kurul Komplolarından Kurtulamayacak mıyız?

20 Mayıs 2019

Hani küçük çocuklar ayaklanıp yürümeye başladıklarında gider kafalarını sehpalara, koltuklara çarparlar, anneleri ağlayan çocukları teskin etmek için sehpaya koltuğa vurur ya, bizim halimiz de o çocukların haline benziyor. Hatalarımızın sorumlularını hep kendi dışımızda arıyoruz. Bir türlü kendi beceriksizliklerimizle, yetersizliklerimizle yüzleşme olgunluğunu gösteremiyoruz.

Ayaklar Yerde Başlar Dik

20 Mayıs 2019

Evet, ilerlemeci  yaklaşımın yıldızı söndü. İlerlemecilik ve evrimcilik  artık eleştirilmeye bile layık bulunmayan yaklaşımlardır. Ama bu böyle diye zaman okunun varlığını da, ışığın bilinen evrendeki hızının sabitliğini de yok sayamayız. Zaman oku mekanla birlikte seyrüseferine devam etmektedir. İşte bu seyrüseferde insanın deneyimlerinden damıttığı bir kültür unsuru da insan birlikteliklerinin çekip çevrilmesi, yönetilmesidir. İnsan birlikteliklerinin kabileden site devletine, imparatorluktan modern devlete uzanan yönetim macerasında, günün sonunda gelinen nokta, güçler ayrılığıdır.

Türkiye'nin Aydınları

30 Nisan 2019

Sorumluluğuna sahip çıkacak aydının ayakları yere basmalı ve gözü yukarda olmamalıdır. Yoksa kazdığı kuyuya önce kendisi düşer. Tek başına güçsüz, ama etkin düşünürler geride iz bıraktılar, unutulup gitmediler. Tarihin kırılma anlarına ve büyük dönüşüm hareketlerine onlar eşlik, aynı zamanda topluma önderlik ettiler. Siyaset ile iş tutan aydınlar da hem toplumu hem de kendini yaktı!

On Yıl Meydan Okuması (#10yearschallenge)

20 Ocak 2019

Zor bir soru: Şahitlik ettiğimiz, Türk Müslümanlığının içi boşalmış, sadece kabuğu kalmış bir ağaç misali, yıkılmadan önce kendi kendine çatırdaması mı? Yoksa bir tarafta iki ruhluluktan kurtulmanın, toplumun bizi takmaya zorladığı maskeleri fırlatıp atmanın, diğer tarafta yozlaşan, içi boşalan inanma şekillerini terk edip, daha doğru, daha ihlaslı, daha samimi bir inancı inşa etmenin erken aşamaları mı?

Türk Muhafazakârlığı Meselesi - 2

19 Aralık 2018

İlerlemeci bakışın geleneği olumsuzlaması, özellikle geçmişten günümüze intikal eden zihniyet ve yapıları karalaması bizim açımızdan büyük bir kusurdur. Halbuki geleneğe ve oradan neşet eden muhafazar dürtülere; ilerlemeyi yavaşlatmak ya da durdurmak dışında yeni bir anlam yüklense, geleneğin oradaki yaratıcı gücü keşfedilse, daha dürüst ve verimli bir tesbit olur.

Bu varsayımı takip edersek, muhafazakar ve ilerici çevreler, sözkonusu toplumsal değişim sırasında ucu açık bir mücadelenin içine giriyorlar. Zira zamana, bağlama ve güçler dengesine göre muhafazakar dürtüleri ifade eden söylem ve saikler sadece toplumsal dinamiği engellemez, aksine teşvik de edebilir. Belki ilerlemenin önkoşulu haline gelir ki bu yazının amacı bu görüşe açıklık getirmektir.

Türk Muhafazakârlığı Meselesi - 1

09 Aralık 2018

Burada özellikle -Türk Modernleşmesi araştırmalarında görülen - iki eksikliğe işaret edeceğim: Birincisi; çağdaşlaşma süreci geniş bir zaman diliminde ele alındığı için ortaya bir 'kriter' çıkmadı. İkincisi; araştırmalarda sadece, çağdaşlık Türk toplumunda hangi hızla ve tesirle yayıldı sorusu ilgi gördü. Örneğin Türk düşüncesinin son dört atlısı; Peyami Sefa, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi ve Cemil Meriç niçin muhafazakarlığa yöneldiler veya muhafazakar tasavvurlar onları ne ölçüde etkiledi sorusu tam karşılık bulmaz.