Suç deyimlerde ve Atasözlerinde mi ?

17 Ekim 2020

 

 

"Bal tutan parmağını yalar" sözüyle yolsuzluğu meşrulaştırdık. 

** 

"Devletin malı deniz, yemeyen domuz" sözüyle devleti soymayı meşrulaştırdık. 

** 

"Yemeyenin malını yerler" sözüyle dolandırıcılığı meşrulaştırdık. 

** 

"At binenin, kılıç kuşananın" sözüyle gaspçılığı meşrulaştırdık. 

** 

"Kol kırılır, yen içinde kalır" sözüyle suçlarımızı gizleyip meşrulaştırdık. 

** 

"Söz gümüş ise sükût altındır" sözüyle haksızlıklar karşısında da susmayı meşrulaştırdık. 

** 

"Komşuda pişer bize de düşer" sözüyle hak etmediğimiz hazıra konmayı meşrulaştırdık. 

** 

"Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" sözüyle çıkarcı davranmayı meşrulaştırdık. 

** 

"Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" sözüyle yalan söylemeyi meşrulaştırdık. 

** 

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sözüyle bencil davranmayı meşrulaştırdık. 

** 

"Üzümünü ye bağını sorma" sözüyle haramı meşrulaştırdık. 

** 

"Köprüden geçene kadar ayıya dayı de" sözüyle ikiyüzlülüğü ve aldatmayı meşrulaştırdık. 

** 

“Eski köye yeni adet getirme” sözüyle eskide kalmayı geri de kalmayı meşrulaştırdık. 

** 

“İnsanın başına gelirse meraktan gelir” sözüyle sorgulamamayı ve öğrenmemeyi meşrulaştırdık. 

** 

“Felsefe yapma” diyerek düşünmemeyi meşrulaştırdık. 

** 

“Edebiyat yapma” sözüyle sözde güzelliği kötüleyip kaba konuşmayı meşrulaştırdık. 

Atasözü ya da deyim olarak dilimize yerleşmiş bu sözler belli bir dönemde belli bir durumda söylenmiş sözler olabileceği, ahlaki çöküş dönemlerinde ahlaksızlığı hafifletmek için üretilmiş sözler de olabilir. Örneğin “Söz gümüş ise sükût altındır” sözü ancak öfkeli anlardaki bir tutumu tavsiye ederken söz genelleştirilip hayatın bütün alanları için kullanıldığında yanlış olmaktadır. “Pire itte bit yiğitte bulunur” diye bir atasözümüz var. Bitin yaygın olduğu ve önlenemediği dönemlerde durumu normalleştirmek için söylenmiştir. Ama bugün bu sözü doğru kabul edemeyiz. 

Diğer taraftan insanları tembelliğe, ahlaksızlığa, toplumsal kaosa sürükleyen ve atasözü adı altında yaygınlaşan bu sözler bilinçli olarak üretilip piyasaya sürülebilir. Kaynağını tam hatırlayamadığım bir yazıda CIA’nın psikolojik harp kapsamında operasyon yapacakları ülkeler için fıkralar üretip yaydıklarını okumuştum. Psikolojik harp geçmişten günümüze kadar devam eden etkili bir yöntemdir. Bir toplumun düşünce kodlarını değiştirerek istenilen sonucu elde etmeye yöneliktir. 

Deyim ya da atasözü ile davranışlarımız arasındaki nasıl bir bağlantı var?   Bu deyimler ya da atasözleri var diye mi bizim ahlakımız bozuluyor? Yoksa ahlakımız bozuk olduğu için mi bu sözleri üretmişiz? 

Kedi yavrusunu yemek istediği zaman “fareye benziyor” dermiş. Sizin belli bir niyetiniz ve davranışınız varsa onu haklı kılacak bir söz ya geçmişten bulunur ya da uydurulur. Yani bu sözler sebep değil sonuçtur. Yani bu sözler var diye ben haram yiyorum, yolsuzluk yapıyorum, çıkarcı davranıyorum diye kimse iddia edemez. 

İnsanın düşünceleriyle davranışları arasında tezat olursa bu insanı huzursuz eder. İnsan uzun süre bu huzursuzluğu taşıyamaz. Diyelim ki bir kişi hem yalan söylüyor hem de yalanın kötü bir davranış olduğu düşüncesini taşıyor. Yani düşüncesiyle davranışı çelişiyor. Buna psikolojide bilişsel uyumsuzluk denir. Düşünce ve davranış çatıştığında hangisi galip gelir? Elbette davranış galip gelir. Çünkü davranışı değiştirmek zordur ama düşünceyi davranışa göre uyarlamak daha kolaydır. Yalan söyleyen kişi düşüncesini değiştirir. “Yalandan kim ölmüş” “Zaten yalan dünya” diyerek davranışını meşrulaştırır. 

Bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu çağımızda doğrunun yanlışın, iyinin kötünün ne olduğunu herkes biliyor. Buna rağmen doğru yerine yanlış, iyi yerine kötü tercih ediliyorsa bu bilgisizliğimizden değil işimize öyle geliyor ve ahlaksız bir anlayışa sahip olduğumuzdandır. 

Günah işleyince şeytana, ahlaksızlığımızı da atasözlerine yüklemeyelim. Davranışlarımız bizim kendi tercihlerimizdir. Sorumluluğu da bize aittir. Sorumluluğu dış etkenlere yüklemek erdemli bir davranış değildir. Erdemli bir insan olmak istiyorsak düşüncemizle davranışımız tutarlı ve meşru olmalıdır. Burada meşru kavramını; hayata, vicdana, ahlaka ve evrensel insani ilkelere uyumlu kurallar anlamında kullanıyorum.  Niyetimiz iyi, düşüncemiz doğru, irademiz sağlam davranışlarımız ise hem kendimize hem de başkalarına faydalı olmalıdır.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
1 kez görüntülendi. 1,075 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.